"Makarna & Pilav" kategorisine yazılan yazılar.

yazan Özlem Pehlivan

İç pilav denince genelde kullanıldığı ve adının çağrıştırdığı şekilde, birşeylerin içine doldurulacak pilav aklımıza gelir. Doğrusu da budur ancak elbette şart değil, et ve tavuk yemeklerinin yanında, altında da gayet güzel servis edilebilir. Tıpkı benim yaptığım ve sevdiğim gibi; fotoğraflar bu yılın yılbaşı sofrasından, hindinin yanında nefis durduğunu belirtmekten keyif duyarım. 😉

 

Malzemeler:

2 orta boy kuru soğan

2 yemek kaşığı dolmalık fıstık

3-4 yemek kaşığı tereyağ

2 su bardağı pirinç

3,5 su bardağı sıcak su

2 yemek kaşığı kuş üzümü

2 küp şeker

1 tatlı kaşığı tarçın

1 tatlı kaşığı yenibahar

1 çay kaşığı karabiber

1 tatlı kaşığı tuz

1 su bardağı pişmiş kestane (isteğe bağlı)

1/2 demet dereotu

icpilavhindi2

Hazırlanışı:

Pirinçleri ılık suda yarım saat kadar bekletin. Olabildiğince ince doğranmış soğanları az sıvıyağda 2 dakika kadar kavurup fıstıkları ekleyin, rengi dönene dek kavurmaya devam edin.

Suyunu süzdüğünüz pirinci iyice yıkayın, soğan-fıstık karışımına ekleyin. Orta ateşte 5-6 dakika kadar kavurun. Kuş üzümü, şeker ve tuz ekleyin, karıştırın. Sıcak suyu da ilave ettikten sonra, suyunu çekene dek pişirin.

Suyu tamamen çekildiğinde tarçın, yenibahar, karabiber, ince doğranmış dereotu ve kullanacaksanız şayet küçük küpler halinde doğranmış kestaneleri ekleyin, karıştırın. 2-3 dakika daha pişirin, ocaktan alın. Servis öncesi üzerine kağıt havlu sererek 10-15 dakika dinlendirin.

* Tavla zarı büyüklüğünde doğranmış ciğer de eklenebilir.

** Birşeyleri doldurma amaçlı kullanacaksanız, su miktarını azaltıp, biraz diri bırakmanız gerek ki; doldurduğunuz etin içindeyken de pişmeye devam edeceği için lapaya dönüşmesin.

 

06 Şubat 2014
5.269 görüntüleme

yazan Özlem Pehlivan

Güzel ülkemin bir çok şehrinde yöresel farklılıklarla pişirilen geleneksel düğün, bayram, cenaze yemeği keşkek. Yapımı ve malzemeleri her ne kadar farklılıklar gösterse de, temel malzemesi buğday ve et.

Canım memleketim Antalya’da düğünlerin, özel günlerin olmazsa olmazıdır ve illa ki merasim şeklinde yapılır. Şöyle ki; bir gün önce ıslatılan buğday, düğün günü sabahtan odun ateşinde ve büyük kazanlar içinde kaynatılmaya başlanır. Kaynatılan buğday ve -kullanılacaksa şayet- etler o büyük kazanların içinde, büyük tokmaklar yardımıyla iyice eriyene dek dövülür. Son derece yorucu olan bu işin kurbanları köyün delikanlılarıdır, yoruldukça tokmağı bir diğerine devreder. Keşkek, macun kıvamına gelene dek imece usulü dövüle dövüle yapılır ki; hem buğdayın hem de delikanlıların canları çıkartılır 😀 Ne kadar uzun süre ve kuvvetle dövülürse, o kadar iyi olduğu söylenir. “Sakız gibi keşkek” kıvamına ulaşmış olanı en makbulüdür; etin buğdayla tamamen birleştiği, asla bulamaç gibi olmasına izin verilmeyen ama kaşıkla tabaktan çekince uzayan bir keşkek, bu tarifin tam karşılığıdır.

Yapım şekli nasıl yöreye göre değişiyorsa, üstüne hazırlanan sos da yine yapıldığı yere göre tereyağ, kırmızı biber, salça, soğan gibi malzemelerden oluşabilir. Genellikle kırmızı etle yapılsa da beyaz etle yapılanı da mevcut.

Benimkisi Antalya usulü; yanında et yemeğiyle servis edeceksem etsiz, değilse içinde kuzu eti kullanarak yapıyorum. Verdiğim tarife yapılabilecek ekleme-çıkarmalar ve kullanılacak malzeme ölçüsü tamamen damak tadınızla alakalı 😉

Malzemeler:

aşurelik buğday

su

tuz

tereyağ

 

keskek1

 

Hazırlanışı:

Buğdayı mümkünse bir gece önceden, değilse en az 3-4 saat sıcak suyla ıslatın. Bekletme süresi sonunda geniş bir tencerede, üzerini 4-5 parmak geçecek kadar suyla pişirmeye başlayın. Kaynadıktan sonra kısık ateşte suyunu tamamen çekip ezilene dek pişirin. Tahta kaşıkla vurarak, keşkek macun kıvamına ulaşana dek dövün. Tuzunu ekleyin, karıştırıp ocaktan alın.

Başka bir kapta erittiğiniz tereyağını üzerine gezdirin, servis yapın.

* Et kullanmak isterseniz; eti, buğdayla birlikte aynı anda, aynı tencerede haşlayabilir ya da her ikisini de ayrı ayrı haşladıktan sonra birleştirip dövme işlemine geçebilirsiniz.

** Pişirme aracı olarak düdüklü kullanabilir, dövme kısmında blenderdan yararlanabilirsiniz, daha az zaman harcar, daha az yorulursunuz ama lezzet illa ki farkeder, demedi demeyin.

*** En önemli lezzet sırrı; tereyağının bol kullanılması, elinizi korkak alıştırmayın 😉

10 Ocak 2014
5.804 görüntüleme

yazan Özlem Pehlivan

Pilavların hası bulgur pilavıysa şayet, onun da en hası meyhane pilavıdır bana göre. Asıl adının, içindeki malzemelerin meyanlaşarak pişirilmesinden kaynaklı; ‘meyane pilavı’ olduğu, halk arasında söylene söylene ‘meyhane pilavı’na dönüştüğü gibi bir iddianın karşısında, daha çok meyhanelerde yapıldığından adının doğrusunun aslında bu olduğu gibi bir diğer iddia daha var. Aslı nedir, nasıl bulunmuş, kim bulmuş o kısmı karışık anlayacağınız.

Gaziantep civarından çıkmış olduğu en kuvvetli rivayet. Orada, standart malzemelerin içine kuşbaşı et ya da kıyma koyularak pişiriliyor.

Karadeniz bölgesinde yarma denilen iri kırım bulgurla elde edilenine kızıl pilav dendiğini ama aynı pilavın bulgur yerine şehriyeyle daha sık yapıldığını duymuşluğum var.

Etle olduğu gibi nohutla ya da patlıcanla da yapılmışlığı var. Aynı yöredeki evlerde bile onlarca farklı şekilde yapılabilirken, farklı yörelerde farklılıklar göstermesi son derece doğal. Eldeki malzemeye, damak tadına uygun pişirileni en makbulü kısacası.

Bir de adının çıktığı söylencesini doğrularcasına, güzel ülkemin genelinde, mütevazi meyhanelerde mezeler ve içkiler bittikten sonra, mideleri rahatlatmak için taze taze pişirilip sofraya getirilir.

Evlerde erkek erkeğe kurulan meclislerde, kır yemeklerinde yemeğin sonlarında, ev sahibi ya da becerikli bir ‘erkek konuk’ tarafından evde bulunan malzemelerle genellikle etsiz, patlıcansız olarak hazırlanır. Nitekim; meyhane pilavını erkeklerin kadınlardan daha iyi pişirdiği söylenir.

Sonuç olarak; iri taneli bulgur, kuru soğan, domates, salça ve yeşil biberin enfes karışımıdır; şaheserdir.

Ve çocukluğumun tüm babalarının keyifle yaptığını gördüğümden, ‘baba’ demektir bir de bana göre…

Yaşadığı sürece yapımını kimselere bırakmadığını, çok da güzel yaptığını hep duyduğum kendi babamın elinden yeme şansına erişemediğimden olsa gerek; küçükken her seferinde gözlerimi yaka yaka yediğim, en sevdiğimdir… “Babam olsa da yapsa” dediğimdir…

 

Malzemeler:

2 su bardağı bulgur (mümkünse iri taneli)

2 orta boy kuru soğan

2-3 diş sarımsak (isteğe bağlı)

2 yemek kaşığı tereyağ

1/2 yemek kaşığı sıvıyağ

1 yemek kaşığı salça

2 yeşil biber

2 orta boy domates

1 tatlı kaşığı tuz

1 yemek kaşığı kuru nane

4 su bardağı su

 

Hazırlanışı:

Biberleri ince, soğanları ve kullanacaksanız sarımsakları minik, domatesleri iri küpler halinde doğrayın. Yayvan bir tencereye koyduğunuz yağlara ilk olarak soğanları ekleyin, 1-2 tur çevirdikten sonra biberleri ilave edip birlikte kavurun. Renkleri değişene dek (2-3 dakika) kavurduğunuz soğan ve bibere salçayı ekleyin. Sürekli karıştırarak salçanın ezilmesini, malzemelerle birleşmesini ve kokusunun çıkmasını sağlayın, (sarımsakları fazla kavrulup tadının bozulmaması için bu aşamada ekliyorum ben) bir kez daha karıştırıp domatesleri ilave edin. Tencerenin kapağını kapatın, kısık ateşte domatesler hafiften ezilip, malzemeler meyanlaşana dek (yaklaşık 3-4 dakika) pişirin.

Bulguru ekleyin, tüm malzemelerle kaynaşana dek, hızlıca karıştırın. Baharatları ve sıcak suyu ekleyip, kapağı kapalı olarak, kısık ateşte suyunu çekene dek (yaklaşık 15-20 dakika) pişirin. Kapağın altına kağıt havlu kapatarak 10-15 dakika dinlendirin. Son olarak servis öncesi alt-üst olacak şekilde karıştırarak pilavınızı ‘tazeleyin’, afiyetler olsun efenim 🙂

* Meyhane pilavının en büyük özelliği acı olması malum; salça yarı yarıya, domates-biber olarak kullanılırsa şahane olur. Biber salçası yoksa pulbiberle istenen acılığı sağlamak mümkün. Acıseverlik yüksek dozlardaysa, her ikisi de kullanılabilir.

** Yanında, bol kuru naneli cacık şiddetle önerimdir.

*** Antalya’da, yanık kokulu köy yoğurduyla tüketilmesi adettendir, rastlanılırsa kaçırılmaması tavsiye edilir. 😉

24 Ekim 2013
8.972 görüntüleme

yazan Özlem Pehlivan

Aslında bir nevi eriştemsi makarna noodle. Uzakdoğu insanlarının hemen her yemekte tükettiği, yüzlerce farklı çeşit üretebileceğiniz zengin ve lezzetli bir kaynak. Eskiden çok yaygın değildi ama artık hemen hemen tüm süpermarket raflarında bulmanız mümkün.

noodle

“Evde kendim hazırlayayım” şekli böyleyken, “hızlı, pratik, öğünlük olsun” dediğinizde bulabileceğiniz, porsiyonlar halinde ve farklı lezzetlerde tatlandırılmış olanları da mevcut.

Sevgilimin en favorisi bu hızlı porsiyonluk Ramen’ler, evde yapmayı henüz hiç denemedik.

ramen1ramen2ramen3ramen4

Bu arada “alt tarafı erişteli karışım işte” şeklinde burun kıvırdığımız yemeğin, memleketinde ne denli önemli, özel olduğunu, Ramen deyip geçmemek gerektiğini birkaç yıl önce izlediğimiz keyifli bir filmden öğrenmiş ve oralarda bu işin ustası olabilmenin ne zorlu yollardan geçtiğini görüp şaşırmıştık.

Eğer izlemediyseniz ilgili film Ramen Gırl noodle ve türevleri eşliğinde kesinlikle önerimdir 😉

 

Malzemeler:

1 paket noodle

su

sıvıyağ

tuz

 

Hazırlanışı:

Paketin arkasındaki tarife göre pişirin. Ama mutlaka klasik makarna pişirme yönteminde olduğu gibi, birkaç damla sıvıyağ ekleyin haşlama suyuna. Sonrasında süzüp, zevkinize göre tuz ve dilerseniz yağ ekleyerek tatlandırın.

Hepsi bu kadar; sade, soslu, ya da benimkisi gibi ana yemek eklentili hiç farketmez, tüketim şeklinde hayal gücünüze, damak tadınıza bağlı olarak sınırsızsınız 😉

08 Mayıs 2013
4.377 görüntüleme

yazan Özlem Pehlivan

Peruze Halamın annemleri son ziyaretinde yaptığı, annemin “ne zamandır yapmıyordum, eskiden ne çok yapardım” sözüne, baba ve oğulların can-ı gönülden katılıp, “aynen öyle!” sitemleriyle bayıla bayıla yediği lezzetli ve bereketli bir yemek bu 🙂

O akşam pirinç pilavıyla servis yapmıştı annemler, fotoğraflamayı akıl edememiştik açlıktan. Benim pirinçle aram pek iyi olmadığından; meyhane pilavıyla düşlemiştim nefis olur diye, yanılmamışım, çok yakıştılar çok 😉

 

Malzemeler:

1/2 kg.biftek

1 yemek kaşığı salça

2 diş sarımsak

1 küp şeker

kekik

biberiye

tuz

karabiber

domates

yeşil biber

tereyağ

zeytinyağ

 

Hazırlanışı:

Kuvvetli ateşte iyice ısıttığınız tavaya 1 tatlı kaşığı kadar tereyağ koyun. Eriyince biftekleri yerleştirin. Her iki tarafını da yaklaşık ikişer dakika kızartarak, etleri mühürleyin.

Biftekleri mühürleme yaptığınız tencereye yayın, ateşi kısın. Sularını salıp tekrar çekene dek, kapalı olarak pişmeye bırakın.

Diğer tarafta büyük bir bardak dolusu sıcak suda salçayı ezin, tüm baharatları ekleyin. Kabuğunu soyduğunuz domatesleri, biberleri ve sarımsakları dilimleyin.

Etin suyu azalmaya başladığında, domates-biber-sarımsağı üzerlerine yerleştirin ve baharatlı salçalı suyu ekleyin. Biraz zeytinyağı gezdirin ve kapalı olarak, etler yumuşayana dek pişirin.

Yanında mutlaka pilavla servis etmenizi öneririm. Afiyet olsun 😉

 

29 Nisan 2013
2.484 görüntüleme

yazan Özlem Pehlivan

Pilavları çeşitlendirmek için seçenek öyle çok ki. Klasik halleri dışında, bizim evde epey çeşidi vardır zevkle tüketilen, bu da onlardan biri. Son derece basit olmasına karşılık, çok lezzetli. Denediğiniz zaman, menüleriniz arasına keyifle katacağınızdan eminim 😉

 

Malzemeler:

3 su bardağı pirinç

3 dolu dolu yemek kaşığı tereyağ

1 su bardağı bezelye

1 çay bardağı mısır

1 küçük kavanoz mantar

1/2 bağ dereotu (yoğun sevmezseniz azaltabilirsiniz)

4,5 su bardağı su

tuz

 

Hazırlanışı:

Bir kaba koyduğunuz pirinci, üzerini geçecek kadar ılık su ve bir kaç damla limon suyuyla ıslatın. 20 dakika kadar bekletip, beyaz suyu gidene kadar yıkayın. (Islatmadan kavurarak da yapabilirsiniz, tercihinize kalmış.)

Tencereye koyduğunuz tereyağ eşliğinde 5 dakika kadar kavurun. İnce dilimlenmiş mantarları, bezelye ve mısırları tencereye ekleyin. Kolaylık ve hız nedeniyle sebzeleri konserve kullandım ben, kendiniz haşlayarak da hazırlayabilirsiniz. 4,5 bardak sıcak su döküp tencerenin kapağını kapatın. Suyunu çekene kadar pişirin. Ocağı kapattıktan sonra incecik doğradığınız dereotunu ekleyip karıştırın. Üzerine kağıt havlu-kapak ikilisini yerleştirip 10-15 dakika demlendirin. Servis öncesi şöööyle bir havalandırın, uyduruk ama lezzetli pilavınız hazır, afiyet olsun 😉

*Kızımın, tabağını gördüğünde mutluluğu görülmeye değerdi; fotoğraftaki işte o tabak 🙂

 

08 Temmuz 2012
2.397 görüntüleme

yazan Özlem Pehlivan

Sushi denince ikiye ayrılıyor yurdum insanı; bayıla bayıla yiyenler ve sorulduğunda aslında hiç tadına bile bakmamış olduğu öğrenilen, “içinde çiğ balık var, ıyyy” şeklinde eksik önyargılarından dolayı nefret edenler 🙂 Sushi nin çiğ balıkla yapılanının yanında, pişmiş olanıyla, salatalıkla sunulanından, avakadolusuna kadar yapılanı ve yapılabilirliği de var. Tercih; tamamen size kalmış yani.

Efendim biz, ilk gruptayız. Mümkün olsa her daim yemeye can attığımızdan ve malum pahalıca bir yiyecek olduğundan, deneme-yanılma yöntemleriyle öğrendik ve epeydir evde kendi sushimizi kendimiz yapıyoruz.

Hep kullandığımız ve bizi hiç yarı yolda bırakmayan bu tarifle, istediğiniz çeşitlilikte Sushi’ler yapmanız mümkün.

İyi Sushi’nin ilk şartı; pilavını doğru hazırlayabilmekten geçiyor.

 

Malzemeler:

2 su bardağı pirinç

2 yemek kaşığı pirinç sirkesi (lezzet açısından şart ancak bulamazsanız elma sirkesi de olabilir)

1 yemek kaşığı toz şeker

1 tatlı kaşığı tuz

4 su bardağı su

 

Hazırlanışı:

İyice yıkadığınız pirincin üzerine soğuk suyu ekleyip yüksek ateşte kaynamaya bırakın. Kaynama noktasına ulaştıktan sonra 5 dakika yüksek ateşte pişirmeye devam edin. Süre sonunda ateş ayarını en kısığa getirip, kapağı kapalı olarak 10 dakika daha pişirin.

Suyunu iyice çeken pirinci, ateşten alıp yine kapağı kapalı haldeyken 10 dakika dinlendirin.

Küçük bir kaseye kozduğunuz tuz ve şekere sirkeyi ekleyerek, iyice eriyene kadar karıştırın.
Pirinçleri varsa ahşap yoksa metal dışında herhangi bir kaba koyun. Sıvı karışımı kaşık kaşık üzerine gezdirip, ahşap bir kaşıkla kesinlikle ezmemeye dikkat ederek, çok fazla karıştırmadan, havalandırma yöntemiyle soğutun.
Pirinçlerin sertleşmesine izin vermeden şekil verme işlemine geçin.
07 Mayıs 2012
3.656 görüntüleme
Sarı Çerçeve - Hediyelik Çerçeveli Posterler

Arama

Özlem Pehlivan

12 Ocak doğumlu, sevimli bir oğlak burcu kadını...

Okumayı çok seviyor. Günde 50-100 sayfa okumadan rahat edemiyor. Başucunda en az 3-4 kitap var. Okumayı sevdiği kadar yazmayı da seviyor, değer verdiği ve yüzünü güldürebilen herkese sürekli yazıyor...

Facebook Sayfası

Arşiv

tr_TRTurkish