"2008 Eylül" ayında yazılan yazılar.

yazan Özlem Pehlivan

bütün gözyaşları aynı mı kokar?
biraz tuzlu? biraz ağır?
ya da ben ağlayınca sen mi kokuyorsun?
kokunu özledim ve ben bu yüzden ağlıyorum…

19 Eylül 2008
2.771 görüntüleme

yazan Özlem Pehlivan

Adı üstünde kişisel mutluluk bloğu ve ben mutluluk kaynağımın bana armağanı, şarkımızı eklemeyi unutmuşum siteme!

İlk tanıştığımız dönemlerde, İstanbul’da iş seyahatindeydim, “sadece sana” yazan bir müzik dosyası göndermişti sevgilim, Ferhat Göçer söylüyordu, albüm yeni çıkmıştı daha ve ben ilk kez dinliyordum. Sonrasında albümün tamamını ilk incelediğimde, “sadece sana” diye bir şarkısı yokmuş ki bu adamın, eski albümünde de yoktu, nereden buldu acaba diye arandığım ve tüm albümü dinlediğimde şarkının adının aslında “Gül ki” olduğunu öğrendiğimde, saflığıma saatlerce güldüğüm şu an gibi aklımda 🙂 Daha herşey çok yeni olduğundan utanmış ve öğrensen günlerce bana takılıp daha da utandıracağını bildiğimden söyleyememiştim sevgilime de, işte itirafımdır ve şimdi istediğin kadar gülebilirsin canım sevgilim 🙂

…gül ki sevgilim, gül ki gözlerin, solmasın sakın aşk çiçeğim. Gel biraz bana, gel biraz daha, arşa çıksın nağmelerim…

bu kez de benden “sadece sana” 😉

Ses Klibi: Bu ses klibini oynatabilmek için Adobe Flash Player (Version 9 veya üzeri) gereklidir. Güncel versionu indirmek için buraya tıkla Ayrıca tarayıcında JavaScript açık olmalıdır.

Bu sabah, yerini kimler almış,

Diye düşündüm kalktığımda,

Hiçbiri seni, hiçbiri beni,

Hiçbiri bizi anlamamış…

Bu sabah, telefonu hiç açmadım,

Çaldı durdu, aldırmadım,

Hiçbirşey seni, seni düşünmemi

Engellemez ben anladım,

Bu sabah…

Bu sabah, adını boş kağıtlara,

Yazdım astım duvarlara,

Ben bir tek seni, eski günleri

Özledim canım, anlasana…

Bu sabah, yatağın boş kısmını

Resimlerinle süsledim,

Gördün halimi, anla derdimi,

Ne olur dön, çok özledim,

Bu sabah…

Gül ki sevgilim, gül ki gözlerin

Solmasın sakın, aşk çiçeğim!

Gel biraz bana, gel biraz daha,

Arşa çıksın nağmelerim…

🙂 Seni Seviyorum 🙂

15 Eylül 2008
5.180 görüntüleme

yazan Özlem Pehlivan

Hiç beklentisiz sevdiniz mi? Yani; “bugün telefon etmedi” demeden, “şu an nerede acaba?” diye kendi kendinizi yemeden, “doğumgünümü hatırlayacak mı acaba?” diye bir beklenti içine girmeden sevdiniz mi hiç? Onun, size ait bir mal olmadığını kabul edip, onu özgür yaşamı ile sevmeyi denediniz mi?

Yanında gördüğünüz kız arkadaşlarının da tıpkı erkek arkadaşları gibi, sadece arkadaşı olabileceğini düşünüp,  herhangi bir erkek varken davrandığınız gibi davranıp, aldırmıyormuş gibi yapmadan, gerçekten aldırmadan, -bitecekse biter, bunu değiştiremem, beni sevmeyi bırakmasını değiştiremeyeceğim gibi- diye düşünüp, onu yersiz kıskançlıklara boğmaktan ve kendinizi yıpratmaktan vazgeçebildiniz mi hiç?

Hiç beklemeden çalan bir kapıda onu karşınızda görmek ne güzeldir bilir misiniz? Beklemeden gelen bir ‘seni seviyorum’ mesajının tadına varabildiniz mi hiç? Siz istediğiniz için değil, o istiyor diye yapıldı mı bunlar? Ve beklentisiz sevmenin tadına bakabildiniz mi hiç?

“Bugün beni hatırlamadı” yerine, “hiç beklemiyordum geleceğini” diyebilmek ne güzeldir oysa… Onu ve kendinizi boğmadan sevebilmek ne güzeldir… Sahiplenme duygusundan uzak, sevmenin, sevilmenin tadına varabildiniz mi hiç? Yapılmamış davranışlar, söylenmemiş sevgi sözcükleri ile kendi kendinizi aşk çıkmazında kaybedeceğinize, beklenmeyen bir demet çiçekle mutlu oldunuz mu?

Beklentisiz sevin! Niye aranmadım diye düşünüp kendi kendinizi yiyeceğinize hiç beklenmedik bir ‘seni özledim’ mesajı ile aşkı yakalayın! Beklentisiz sevin! O sizin sevgiliniz olduğu için, ona tapulu malınız gibi, çantanız, arabanız gibi davranma hakkınız olduğunu düşünmeden… Sevgiye karışan beklenti denen illeti hemen silin aşkın ak sayfalarından. Göreceksiniz ki; o zaman aşk, bir başka güzel… Göreceksiniz ki; o zaman sevmek ve sevilmenin damaklarda bıraktığı tat, yıllanmış şarap gibi, beklenti zehirine karışmadan bir başka döndürüyor insanın başını…

Ben artık öğrendim, beklentisiz seviyorum. Yanyana değilken nerede olduğunu, kiminle ne yaptığını merak etmiyorum, şüpheler, kıskançlıklar kemirmiyor beynimi, iyi olduğunu biliyorum ve her ne yapıyorsa bitirdiği zaman bana geleceğini… “Beni niye aramadı?” diye geçirmiyorum içimden, geleceğe dair iyi ya da kötü düşüncelerim, beklentilerim yok. Ben, bugün hissettiğim sevgiyi, yine bugün yaşıyorum… Onun yanımda olduğu anlar o kadar değerli ki! Öyle mutlu, öyle huzurluyum ki yanındayken, beklentilerle mahvetmiyoruz o anları. Beklentisiz seviyoruz. Sevdiğimiz için seviyoruz. Geçmişsiz, geleceksiz, beklentisiz, anlık seviyoruz…

Düne kadar böyle miydim; HAYIR!!! Başlarda çok zor geldi, her insan gibi beklentiye girdiğim anlarım çok oldu ama öyle zamanlarda önce kendimi, sonra da onu ne kadar üzdüğümü gördüm 🙁

Hala bazen aklımın yavaşça kaydığını hissettiğim zamanlar olmuyor değil, ama öyle anlarımda hemen durdurup, toparlıyorum kendimi. Çünkü; ne kadar gereksiz olduğunu görüyorum ve öyle zamanlarda farkında olmadan öyle şeyler yapıyor ki beni mutlu eden, beklesem ya da daha kötüsü dile getirsem asla o kadar mutlu olamayacağım şeylerle şaşırtıyor beni her seferinde… En önemlisi, bunları ben söylemeden, istemeden, içinden geldiği için yapıyor, işte, böylesinin çok daha güzel olduğunu anladığım andan beri beklentisizim. Ve belki de bu yüzden beklentiye girdiğimde ikimizi de kasacak ve belki de olmayacak herşey şimdi düşündüğüm anda beni şaşırtacak bir hızla oluveriyor 🙂

Zor değil, inanın hiç zor değil! Deneyin! Beklentisiz sevmeyi deneyin bir gün, sadece bir gün deneyin, ne demek istediğimi çok daha iyi anlayacak ve beklentilerle boğduğunuz aşklarınıza acıyacaksınız… 😉

15 Eylül 2008
3.347 görüntüleme

yazan Özlem Pehlivan

Bu sabah işe gelirken takside dinledim, epeydir dinlemediğimi ve ne kadar özlediğimi farkettim… İstanbul bambaşka, şehir demeye dilim varmaz hiçbir zaman, insan gibi; nefes alır, nefes aldırır, boğulur, boğar, hüzünlenir, hüzünlendirir, eğlenir, eğlendirir, özler, özlenir… Sonbahar gelmiş İstanbul’a, orada yaşayan arkadaşlarım söylediler, akşamları ince hırka giymeler, gece üşüyüp örtüyü iyice üstüne çekmeler zamanıymış. Sonbahar’ın yaşandığı ender yerlerden biri o koca şehir ve baharı son da olsa öyle güzeldir ki…

Ses Klibi: Bu ses klibini oynatabilmek için Adobe Flash Player (Version 9 veya üzeri) gereklidir. Güncel versionu indirmek için buraya tıkla Ayrıca tarayıcında JavaScript açık olmalıdır.

Mevsim rüzgarları ne zaman eserse,
O zaman hatırlarım;
Çocukluk rüyalarım,
Şeytan uçurtmalarım…
Öper beni annem yanaklarımdan,
Güzel bir rüyada
Sanki sevdiklerim hayattalarken hala…
Akşama doğru azalırsa yağmur
Kız kulesi ve adalar,
Ah burda olsan çok güzel hala İstanbul’da sonbahar…
Her zaman kolay değil,
Sevmeden sevişmek,
Tanımak bir vücudu, yavaşça öğrenmek,
Alışmak ve kaybetmek…
İstanbul bugün yorgun,
Üzgün ve yaşlanmış,
Biraz kilo almış ağlamış yine
Rimelleri akıyor…

15 Eylül 2008
3.536 görüntüleme

yazan Özlem Pehlivan

11 ayın sultanı Ramazan geldi, hoşgeldi…

Her yıl, kan sayımın ve açlık şekerimin sınırda olmasından dolayı, kan şekerimin ciddi ölçüde düşmesi bayılmalara kadar gider ve bilenler bilir, birçok kez hastanede serumla orucumu açmışlığım vardır 🙂 Ve ısrarla her yıl oruç tutmayı denerim, bu yıl da değişen birşey yok, bugün 2.günüm,  laf aramızda yakınlarıma pek söylemiyorum ama arada bir yoklamaya başladı…

Bu problemimden ötürü ben genelde orucumu tatlıyla açıyorum, biraz yemek yedikten sonra da tatlıyla devam ediyorum. Yaz günlerinin kendini hissettirdiği bir zamanda oruç tutmanın zorluğu zaten malum. Gün boyu tutulan orucun ardından, -benim gibi sorunu olanlar için biraz daha fazla olmak şartıyla- şeker ihtiyacını karşılamak, meyveler ve şerbetli tatlılara göre daha hafif olan sütlü tatlılara düşüyor sanırım.

Nedense sadece Ramazan ayında tüketiliyor güllaç. Oysa, sütlü tatlıların şahıdır bana göre.

Tarife gelirsek; güllaç paketlerinin üzerindeki tarifle neredeyse aynı, süt ve şeker miktarı dışında fazla bir oynama yapmadım.

Malzemeler:

10-11 güllaç yufkası
2,5 lt süt
750g toz şeker
1 paket vanilya
üzerini süslemek için nar, dövülmüş ceviz veya antep fıstığı

Hazırlanışı:

Süt ve şekeri kaynatın, vanilyayı ekleyip biraz ılıklaşması için bekletin.

Bir güllaç yaprağını parlak kısmı yukarı gelecek şekilde tepsiye serin. Üzerine bir kepçe ılımış sütten gezdirin, diğer yaprağı bunun üzerine koyup tekrar süt gezdirin. Bu işlemi tüm yapraklar bitene kadar tekrarlayın.

Kalan sütü en üstteki yaprağın üzerine dökün. Süt fazla gelir diye korkmayın, yapraklar çok fazla süt çekiyor.

Buzdolabında 1-2 saat bekletin.

Servisten önce üzerini nar taneleri ve dövülmüş ceviz veya antep fıstığı ile süsleyin.

Afiyet olsun…

 

02 Eylül 2008
2.893 görüntüleme
Sarı Çerçeve - Hediyelik Çerçeveli Posterler

Arama

Özlem Pehlivan

12 Ocak doğumlu, sevimli bir oğlak burcu kadını...

Okumayı çok seviyor. Günde 50-100 sayfa okumadan rahat edemiyor. Başucunda en az 3-4 kitap var. Okumayı sevdiği kadar yazmayı da seviyor, değer verdiği ve yüzünü güldürebilen herkese sürekli yazıyor...

Facebook Sayfası

Arşiv

tr_TRTurkish