"2013 Haziran" ayında yazılan yazılar.

yazan Özlem Pehlivan

Kemalpaşa nam-ı diğer peynir tatlısı; yüzlerce yıl önce Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesinden çıkmış, üstelik de bir yerlerden taşıma, aşırma değil tamamen orada icat edilmiş nefis bir tatlı.

İlk zamanlar küçük süthanelerde üretilirmiş, şimdilerde günde milyon adetlerde üretildiğinden tesisler de büyümüş haliyle. İşin ilginç yanı; yüzyıllar geçmiş olmasına rağmen üretimin hala sadece bu ilçede olması.

Dev kazanlarda kaynatılan süt, peynire dönüştürülüyor. Bu özel peynir irmik, yumurta ve unla harmanlanıp hamur haline getiriliyor, şekillendirilip fırınlanıyor ve Mustafakemalpaşa sakinlerinin haklı gururları peynir tatlısı, şerbetlenme sonrası tüketime hazır hale getiriliyor.

İlçede günlük üretiliyor ve mutlaka taze tüketiliyor. İçeriğindeki peynir nedeniyle raf ömrü oldukça kısa olduğundan, şanslı ilçe halkı dışında kalan biz şanssızlara ulaşanlar, orjinal lezzetinde kalamıyor maalesef. Yoğun peynir oranı düşürülüyor ve birden fazla kez fırınlanarak kurutuluyor. Durum böyle olunca da, ilçede yediğinizle market rafından aldığınız arasında acayip lezzet farkı oluyor haliyle.

İşte o hazır paketlenmişlerden alıp kullanan şanssızlardanım ben de maalesef. Ama şöyle bir tesellim var en azından kendi kendime ürettiğim; hazır paketle bile kıvamını tutturmak herkesin harcı değildir, ya şerbeti çok çeker gereğinden fazla yumuşar dağılır, ya da hiç çekmez tatsız ve kafa kıracak kıvamda sert kalır. Bu nedenledir ki; herkesin yaptığı bu tatlı yenmez ama benim bugüne dek başarısız olduğum vaki değildir. (züğürt tesellisi dedikleri tam da bu işte 🙂 )

Uzun lafın kısası: “Hazır tatlı işte” şeklindeki basit cümleyi, her an size yedirmeye hazır bir tatlıdan bahsediyorum yani; bilmem anlatabildim mi? 😀

 

Malzemeler:

1 paket kemalpaşa (140 gr.)

1 kg.şeker

1 litre su

limon

1 paket (75 gr.) krem şanti

200 ml.süt

 

Hazırlanışı:

Paketlerin üzerindeki ölçüler ve hazırlama şekli son derece uygun. Buna göre; su ve şekeri içine birkaç damla limon damlatarak kaynatın. Kemalpaşaları içine atın, arada karıştırarak şerbeti iyice içine çekene ve yumuşayana dek (yaklaşık 15-20 dakika) pişirin.

Şuruptan çıkardığınız tatlıları soğuması için bekletirken krem şantiyi hazırlamak için, buzdolabında soğutulmuş sütün içine toz şantiyi boşaltın. Mikserle önce düşük, sonra yüksek devirde yeterli kıvama ulaşana dek çırpın.

Hazırladığınız krem şantiyi herhangi bir sıkma torbasına doldurun. Sıkma torbasının ucunu iyice soğumuş tatlıların ortasına bastırarak içlerini şantiyle doldurun.

Sonrası; nam nam nammmmm 😀

* Kaymak, ceviz, hindistan cevizi gibi eklemelerle farklı sunumlar üretmek mümkün.

27 Haziran 2013
5.528 görüntüleme

yazan Özlem Pehlivan

Güneşin burnunu yavaş yavaş çıkartması, dondurmaların havada uçuşmasına sebebiyet verdiği gibi, daha hafif ve hatta -biliyorum iddialı olacak ama- çok daha lezzetli başka birşeyi daha hayatımıza sokma zamanının geldiğinin işaretidir; sorbe.

‘Bilenler bilmeyenlere anlatsın’ cümlesinden yola çıkarsak; dondurmaya en iyi alternatiftir kendisi. Aralarındaki en belirgin fark; ‘dondurmanın aksine sorbenin yumurta ve süt barındırmaması, meyve püresi ve şerbetten oluşması, dolayısıyla da çok daha hafif olmasıdır’ şeklinde özetlenebilir.

Tarihinin, dondurmadan çok daha eskilere dayandığı rivayet edilir. Kelime kökeninin, ‘tatlı içki’ anlamında kullanılan ve Türkçe “şerbet”, Arapça “şarap”tan geldiği söylenen sorbeyi, ilk kez Çinlilerin keşfettiği, Perslere ve Araplara öğrettiği, Araplarla yoğun ilişki içinde olan İtalyanlar aracılığıyla da tüm Avrupa’ya yayıldığı söylenir.

İlk keşfedildiği zamanlarda meyve, bal, kar karışımıyla yapılan ve sadece tatlı niyetine tüketilen sorbe, sonradan farklı yemekler arasında geçiş yaparken damak tadını nötrlemek gibi ulvi bir mertebeye daha oturtulmuştur.

Tarih doygunluğundan günümüze gelirsek; eskinin bu yaygın nefis tadını dışarıda tüketmeyi arzu ederseniz, şansınızı çok zorlamamanız gerekir zira; layığıyla yapan yeri bulmanız neredeyse imkansızdır.

O yüzden, “içeriği her daim elinizin altında bulunabilecek malzemelerden oluşan bu dehşet’ül vahşet tatlıyı, bir zahmet dizinizi kırınız da kendiniz yapınız” derim. Ulaşacağınız lezzetin yanında sağlık, hijyen ve ekonomi nutuklarına hiç girmiyorum bile dikkatinizi çekerim.

Bizim evde bu yılın sezonunu kavunlu haliyle açtı, üretilebilecek çeşit bol, yaz da uzun ve sıcak olunca edilecek laf malum; yaşasın sorbeler 😉

 

Malzemeler:

1 kg.kavun

1 su bardağı şeker

1 su bardağı su

1/2 tatlı kaşığı vanilya

4-5 dal taze nane

 

Hazırlanışı:

Suya şeker ve vanilyayı ekleyin, şeker eriyene dek karıştırarak pişirin. Kaynamaya başladıktan sonra yaklaşık 5 dakika daha pişirip, ocaktan alın. Oda sıcaklığına ulaşana dek beklemek üzere kenara kaldırın.

Kabuğu soyulmuş, çekirdeklerinden arındırılmış kavunu küçük parçalar halinde doğrayın. Bir çatal yardımıyla püre kıvamında ezin. Naneyi mümkün olduğunca ince kesip kavunla buluşturun.

Siz bu işlemi yapana dek, şekerli suyunuz da oda sıcaklığına ulaşmış olacaktır büyük ihtimal. Naneli kavunu şuruba ekleyin, çırparak karıştırın.

Buzluğa koyun ve her 30-35 dakikada bir çıkartıp bir çatal yardımıyla hızlıca çırpıp, tekrar buzluğa koyun. Tamamen soğuyup sorbe kıvamına gelene dek -yaklaşık 3-4 kez- bu işlemi tekrarlamanız gerekecek ki; kristalleşen parçacıkların buzlanması önlensin, aralarına hava girerek birbirine karışsın.

Kıvama ulaştıktan sonra, birkaç saat bekleme olanağınız varsa bekleyin derim, haa tatlı söz konusu olduğunda benim kafadansanız “kaç saattir bekliyorum zaten fazlası olmaz, yok dayanamam” derseniz anında da lüpletebilirsiniz 😉

* Şurup yerine alkollü içeceklerle de hazırlamak mümkün.
** Serviste  kullanılacak kabın soğutulmuş olması, kusursuz sunumun olmazsa olmazı.

25 Haziran 2013
2.723 görüntüleme

yazan Özlem Pehlivan

Dışarıda, ayaküstü, hızlı bir kahvaltı yapacaksam ve tek seçeneğim pastaneyse; ilk tercihim kesinlikle bu minik pizzalardır, bayılırım. Dışarıda yediği hemen herşeye “hmmm, acaba? neden olmasın?” şeklinde yaklaşıp, ilk fırsatta evde kolları sıvayan ben, birkaç deneme-yanılma yönteminden sonra illa ki o lezzeti yakalarım. Henüz yakalayamadıklarım da yok değil hani ama bu konudaki azmim, inadım düşünülürse onlar da yakındır 😀

İşte bu minnaklar yakaladıklarımdan biri, hatta o bayıla bayıla yediklerimin çok daha ötesi 😉

 

Malzemeler:

1 yumurta

4 yemek kaşığı tereyağ

1 yemek kaşığı şeker

1 tatlı kaşığı tuz

1 paket kuru maya

4 su bardağı un

 

İç Malzeme:

tamamen tercihinizle orantılı olmak üzere;

beyaz peynir

maydanoz

domates

yeşil biber

dilimlenmiş zeytin

salam, sosis, sucuk, pastırma

kaşar peynir v.s.

 

mpizzza1

 

Hazırlanışı:

Karıştırma kabına unu koyup, ortasını havuz şeklinde açın. Açtığınız boşluğa yumurtanın sarısı hariç, tüm malzemeyi koyun. 1/2 su bardağı ılık su ekleyerek, dışardan içeri doğru yoğurmaya başlayın.

Klasik kulak memesi kıvamına ulaşana dek, azar azar ılık su ilavesiyle hamuru hazırlayın. Kocaman top şekline getirip, 15-20 dakika mayalanması için beklemeye alın.

Ezdiğiniz beyaz peynire ince doğranmış maydanoz ekleyin. Diğer tarafta domateslerin kabukların soyup yarım ay şeklinde kesin. Sivri biberlerin tohum kısımlarını çıkartın, ikiye ayırın, 4-5 santim uzunluğunda parçalara ayırın. Zeytinleriniz hazır dilimlenmiş değilse, çekirdeklerini ayıklayıp yuvarlaklar halinde dilimleyin. Salam, sosis, sucuk, pastırma gibi malzemeler kullanacaksanız, onları da ince ince kesin.

Dinlendirdiğiniz hamurdan yumurta büyüklüğünde kopardığınız parçaları, ortalama bir çay tabağından biraz daha büyük şekilde elinizle açın. Ortasına ilk olarak beyaz peynir-maydanoz karışımını hafif bastırarak koyun, üstünü diğer malzemelerle süsleyin. Buradaki malzemeler belirttiğim gibi; tamamen tercihinize bağlı, ister hepsini, ister sadece 1-2 tanesini kullanabilir ya da yazdıklarımın dışında bambaşka eklentiler yaparak, sınırsız çeşit üretebilirsiniz.

Hazırladığınız pizzaları, yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine aralarında boşluk bırakarak yerleştirin. Malzemenin dış kenarlarında kalan hamur kısıma ayırdığınız yumurta sarısını sürün. Önceden ısıtılmış 180 derece fırında pişirin.

Ve illa ki; iyi demlenmiş çay eşliğinde tüketin 🙂

24 Haziran 2013
2.533 görüntüleme

yazan Özlem Pehlivan

Kaç tane tüketirsem korur acep masumluğunu, kaç taneyle sınırlı tutar; 2-3-5? Hem, “sütlü tatlılar zararlı değil” demiyorlar mı işin uzmanları, kilo alımında çok etkisi yok, hatta hiç yok belki ve hatta hatta yararlıdır bile belki bünyeye hııı? 😀

 

Hazırlanışı:

Klasik sütlacı buradaki gibi hazırladıktan sonra yapmanız gerekenler çok basit; üstten boşluk bırakarak paylaştırdığınız ısıya dayanıklı kapları, hafif derinlikte bir fırın tepsisine dizin. Kapların yarısına gelecek şekilde tepsiye su ekleyin ve 200 derece önceden ısıtılmış fırında üstleri kızarana, hatta yanana dek pişirin.

Hepsi bu kadar 😉

* Fırın sütlaç yaparken, içine çırpılmış yumurta sarısı karıştırıp sonra fırına sürme gibi bir teknik daha mevcut biliyorum ama gerekli görmediğim gibi tercih de etmiyorum, istenirse denenebilir.

22 Haziran 2013
2.389 görüntüleme

yazan Özlem Pehlivan

Kahvaltıda ve ocakbaşında şişlenmiş, evde soteye yatmış, fırına süzülüp “ciğer basması” formuna bürünmüş, tavada patatesle yek vücut ya da hiçbirine bulaşmadan bir köşede arnavut hiç farketmez, ciğer dedin mi; her türlü gideri vardır bünyemde 😀

 

Malzemeler:

1 kg.dana ciğer

6-7 yemek kaşığı zeytinyağ

2 iri soğan

4 yeşil biber

4 orta boy domates

1 tatlı kaşığı tuz

1 tatlı kaşığı karabiber

1 tatlı kaşığı kekik

1 defne yaprağı

 

Hazırlanışı:

Ciğerleri henüz bütün haldeyken iyice yıkayın. Zarlarını ve sinirlerini temizleyip, iri küpler halinde doğrayın.

Soğan ve biberi olabildiğince ince, domatesi tavla zarı şeklinde keserek hazırlayın.

Pişirme kabınıza ilk olarak soğanları alın, zeytinyağ eşliğinde 3-4 dakika kadar sürekli karıştırarak kavurun. Biberleri ekleyip 2-3 dakika daha kavurup, ciğerleri ilave edin. 5-6 dakika da bu şekilde soteleyip, domates ve baharatları ekleyin.

Orta ısıda, arada karıştırarak ciğerler yumuşayana dek pişirin. Servis yapmadan önce defne yaprağını çıkarın ve illa ki sıcak tüketin.

*Ciğerin kendine has bir kokusu olduğu malum, defne yaprağı işte o kokuyu sevmeyenlere hafiflik sağlaması açısından tarifte var, aksi durumda çok da gerekli değil.

** Acı seviyorsanız pulbiber, yakıştırıyorsanız kimyon eklenebilir.

18 Haziran 2013
3.796 görüntüleme

yazan Özlem Pehlivan

Son derece basit ve malzemeleri hemen her evde mevcut kumpir, neden ısrarla sadece ev dışında tüketilir bilmiyorum. Haa dışarıda yemek yiyorsanız en sağlıklı seçeneklerden biridir, kesinlikle tercih edilebilir, edilmelidir orası ayrı. Demem o ki; dışarıda yediklerimizin evde de yapılabilenleri, hiç değilse bir kez olsun denenmeli 😉

 

Malzemeler:

Patates

Tereyağ

Kaşar Peynir

Tuz

 

Hazırlanışı:

En irilerinden seçtiğiniz patatesleri (kişi başı birer tane yetiyor) bir fırça yardımıyla iyice yıkayıp kurulayın. Önceden ısıtılmış 200 derece fırında yaklaşık 1-1,5 saat kontrollü olarak pişirin.

Fırından alır almaz soğumasına izin vermeden, tabana fazla inmeden ve yanlardan kopup tamamen açılmamasına dikkat ederek orta kısmını kesik atarak açın.

Oda sıcaklığındaki tereyağı, rendelenmiş kaşar peyniri ve tuzu (ölçüler, tercihinizle orantılı) açtığınız kısıma koyun, çatal yardımıyla iyice karıştırın.

kumpir01

Bundan sonrası;  sosis, salam, garnitürle hazırlanmış salatalar, mayonez, ketçap, turşu, ton balığı, zeytin, mısır gibi onlarca seçenekle tamamen damak tadı, göz zevki, iştah kapasitesi gibi unsurlara bağlı 😉

14 Haziran 2013
4.800 görüntüleme

yazan Özlem Pehlivan

Yıllar var ki; “yapsan da yesek” olayında başı çekenlerden biridir pırasalı ekmeğim. “Ağzıma pırasa sürmem, evime sokmam” diye kocaman laflar edenlere kendini yedirmekle kalmamış, müptelası olmalarını sağlamıştır. 🙂

Tamam kabul ediyorum; çok da talep görmeyen, bayıla bayıla yenmeyen bir sebze pırasa. Ama inanın şu şekliyle yediğiniz zaman, bu talihsiz sebzeye aslında ne kadar da haksızlık etmiş olduğunuzu göreceksiniz. 😉

 

Malzemeler:

3-4 pırasa

2 patates

2 yumurta

1 su bardağı yoğurt

1 su bardağı sıvıyağ

1/2 demet maydanoz

4-5 yemek kaşığı beyaz peynir

1 paket kabartma tozu

2 su bardağı mısır unu

tuz, pulbiber

 

Hazırlanışı:

Birinci yumurtanın tamamına, diğer yumurtanın sadece beyazını ekleyerek tuzla birlikte çırpın. Yağ ve yoğurdu ekleyerek çırpmaya devam edin. Mümkün olduğu kadar ince doğranmış pırasa ve maydanozu,  minik küpler halinde kesilmiş patatesleri, ezilmiş peynir, pulbiber, kabartma tozunu ekleyip karıştırın. Yedire yedire eklediğiniz mısır unuyla, kek kıvamında bir hamura dönüşmesini sağlayın.

Yağlı kağıt serilmiş tepsiye aktarıp, ayırdığınız bir yumurta sarısını üzerine sürün. Önceden ısıtılmış 190-200 derece fırında, üzeri kızarana dek pişirin.

Soğuduğunda bambaşka bir lezzete sahip ama ben sıcakken seviyorum, şiddetle öneririm, afiyet olsun 🙂

12 Haziran 2013
3.493 görüntüleme
Sarı Çerçeve - Hediyelik Çerçeveli Posterler

Arama

Özlem Pehlivan

12 Ocak doğumlu, sevimli bir oğlak burcu kadını...

Okumayı çok seviyor. Günde 50-100 sayfa okumadan rahat edemiyor. Başucunda en az 3-4 kitap var. Okumayı sevdiği kadar yazmayı da seviyor, değer verdiği ve yüzünü güldürebilen herkese sürekli yazıyor...

Facebook Sayfası

Arşiv

tr_TRTurkish