"çocuk" etiketiyle yazılan yazılar.

yazan Özlem Pehlivan

Sevgili Özgül ve Tunç’un yakışıklı oğulları Mert, bugün 2.yaşını kutluyor. Doğum günü konsepti Mickey Mouse olsun istemiş, tüm hazırlıklarını ona göre yapmış Özgül, pastası da öyle olsun istedi, bir de illa ki puantiyeli 🙂

Biraz önce yapımını bitirdim ve yola çıktı pastası Mert’in, umarım istediğin gibi olmuştur Özgül’cüm ve umarım upuzuuun yılları olur kuzucuğun sevgiyle, sağlıkla, huzurla… Nice yıllara yakışıklı delikanlı 🙂

 

miki2

07 Haziran 2014
6.978 görüntüleme

yazan Özlem Pehlivan

Kızımın bu yılki doğum gününde bir ilk daha soktum hayatıma; doğum günü pastası yaptım, hem de en şeker hamurlusundan. 🙂

Bu tarz butik pastaların dudak uçuklatan rakamlarını gördükçe, “ben de yaparım, ne varmış” duyguma tavan yaptırıp, sıvadım kolları. Zamanım kısıtlı olduğundan, kısım kısım “ay beceremicem sanırım, vaz mı geçsem, akşam herkeslere mahcup mu olurum, ya felaket bişey çıkarsa, bu saatten sonra nasıl güzel bir pasta bulurum?” gibi endişelerim oldu, itiraf ediyorum. Ama o kadar keyifli bir süreç ki; her seferinde devam etmemi söyledi içimdeki ses. 😀

Sevdiceğim eve geldiğinde yeni bitirmiştim, korkulu gözlerle bakarken, ilk onayı ondan aldım. 🙂 Zor beğenen bir adamdan, ender duyulabilecek kelimeler ruhumu şımartırken, yorgunluğumdan eser kalmadı valla ne yalan söyleyeyim. 😀 Sonrasında “eh çok yorulmuşsun sen, dinlen biraz, gözleri, bıyıkları, burnu da benden olsun” deyip, kenarlarına da kalpler iliştirdiğinde ise keyfime diyecek yoktu.

Akşamına tüm konuklar, en çok da çocuklar hem şekline, hem de lezzetine bayılınca da katmer katmer oldu keyfim. 🙂

Malzemelerin ve hazırlanışın kalabalık görünmesi ürkütmesin, tek başıma olduğumdan ve kısıtlı zamandan dolayı, yapım aşamalarını detaylarıyla fotoğraflayamamam nedeniyle, kolay anlaşılsın diye çok çok ayrıntılı yazdım. Yapım öncesi araştırma esnasında toparladığım tüm bilgileri kendi tecrübemle birleştirdim ve aktarmaya çalıştım, umarım işe yarar.

Kolay gelsin… 🙂

 

Malzemeler:

Alt Kat (28 cm.) Pandispanya İçin:

12 yumurta

370 gr.şeker

60 ml.su

1 tatlı kaşığı vanilya özütü (bulmak sıkıntılı, yapımı da zahmetli derseniz, aynı tadı vermese de paket vanilin kullanabilirsiniz)

280 gr.un

100 gr.mısır nişastası

 

Üst Kat (22 cm.) Pandispanya İçin:

7 yumurta

210 gr.şeker

35 ml.su

1,5 çay kaşığı vanilya özütü

170 gr.un

55 gr.mısır nişastası

* Pandispanyaları ıslatmak için 1 çay bardağı süt

 

Kreması İçin:

600 ml.süt

100 gr.şeker

6 yumurta sarısı

70 gr.mısır nişastası

3 yemek kaşığı tereyağ (isteğe bağlı)

1 yemek kaşığı vanilya özütü

200 ml.sıvı krema

 

İç Malzemesi İçin:

çilek, muz, kivi

 

Şeker Hamuru:

1 kg.beyaz şeker hamuru

1 kg.pembe şeker hamuru

250 gr.siyah şeker hamuru

sarı gıda boyası (jel)

hk-pasta3

Hazırlanışı:

Pandispanyanın Hazırlanışı:

Pandispanyayı, kesiminde ve yapım esnasında daha rahat kullanabilmek adına, mümkünse bir gece önceden yapmak gerekiyor, değilse de en azından 3-4 saat dinlendirebilmek.

Pandispanya nam-ı diğer sünger kekin en önemli özelliği, kabartmaya yardımcı herhangi bir madde kullanmadan, yalnızca yumurtaların sihrinden yararlanmak. Bunun için öncelikle yumurtaların sarılarıyla beyazlarını ayırın. Beyazların içine minicik bir damla bile olsa sarı kaçırmamaya dikkat edin.

Yumurtanın beyazlarına şekerin yarısını ekleyin ve mikser yardımıyla çırpmaya başlayın. Yumurta akları en yakın tabirle traş köpüğü kıvamına gelene dek, (kabı ters döndürdüğünüzde kaptan dökülmeyecek) uzunca bir süre çırpın.

Ayrı bir kapta, kalan şekerle yumurta sarılarını, şeker iyice eriyene kadar çırpın. İçine vanilyayı ve suyu ekleyin, çok kısa (1-2 tur) daha çırpın.

Nişastayı unla birlikte 2 kez eleyin ve yumurta sarılarına ekleyin, iyice birbirine geçene dek çırpın. Bu aşamadan sonra mikseri kaldırın, sonraki bölümlerde bir karıştırıcı olarak sadece spatulaya ihtiyacımız var.

Yumurta aklarını, hazırladığınız unlu karışımla birlikte geniş bir kaba alın. Pandispanyanızın ne kadar kabarık olacağı, burada yaptığınız karıştırma işlemiyle alakalı olduğundan, kabarmış yumurta aklarını söndürmemek için, son derece nazik bir şekilde alttan üste katlar gibi karıştırarak tamamen homojen bir karışım elde edin.

Kalıbınızı tepsiye yerleştirin. Hazırladığınız karışımı kalıbın içine dökün. Tepsiyi sert hareketlerle bir kaç kez tezgaha vurun ki, aralarda kalan hava boşlukları çıkabilsin.

Önceden ısıtılmış 175 derece fırında, ilk 15-20 dakika hiçbir şekilde kapağı açmamak şartıyla, 50-55 dakika pişirin. Her fırının pişirme süresi farklı olduğundan, klasik kürdan testiyle pişip pişmediğini kontrol edin.

Fırından aldığınız pandispanyayı tel ızgara üzerine ters koyun, tabandaki yağlı kağıdı çıkarın ve oda sıcaklığına dek soğutun. Kurumaması için streçleyin, (mümkünse bir gece) dinlenmeye alın.

Pasta Kremasının Hazırlanışı:

Sütü çok az kaynayacak şekilde ısıtın. Başka bir tencerede yumurta sarılarını, şeker ve nişastayı çırpın. Çırpmaya devam ederken azar azar sıcak sütü ekleyin. Tencereyi ocağa alın ve sürekli karıştırarak muhallebi kıvamına ulaşana dek pişirin. Ocaktan aldıktan sonra, vanilyayı ve kullanmak isterseniz (ben hafif olsun istediğimden kullanmadım) küçük küçük kesilmiş tereyağı parçalarını ekleyin, yağ tamamen eriyene dek karıştırın.

Karışımı bir kaba alın, kabuk bağlamaması için üzerini hemen streçle kapatın, buzdolabına kaldırın.

Bu sırada sıvı kremayı koyu kıvama gelene dek uzunca süre çırpın. Buzdolabında ılıyan kremayı, çırptığınız kremayla buluşturun, spatula yardımıyla iyice karıştırın. Yine streç filmle kapatıp, iyice soğuyana dek buzdolabına kaldırın.

Pastanın Birleştirilmesi:

Pandispanyayı 3 eşit kata ayırın. İlk katı süt yardımıyla ıslatın ve kremanın bir kısmını yayın. Dilimlediğiniz meyveleri yerleştirin ve üzerine 2.katı yerleştirin. Yine ıslatma, krema ve meyve dizme işlemlerini sırasıyla yapıp son katı üstüne kapatın. Kalan kremayı çok yoğun olmayacak, şeker hamurunun tutunmasını sağlayacak kadar pastanın üstüne ve yanlarına sürün. Bu şekilde en az 3-4 saat bekletin.

Şeker Hamuruyla Kaplama:

Şeker hamurundan ihtiyacınız kadarını elinize alın, katlar gibi hareketlerle ısıtıp, esneklik kazandırın, top haline getirin, düzgün tarafı üste bakacak şekilde tezgaha koyun.  Açma işlemini yapacağınız alana nişasta serpin. Pastanızın boyutundan biraz daha büyük açın, üst tarafın hep üstte kalmasına dikkat edin, ters yüz etmeyin. Kalınlığı tercihinize bağlı ama çok kalın bırakmamaya çalışın.

Yeterli büyüklüğe ulaştığınızda, merdane yardımıyla pastanın üzerine taşıyın. Pastayı örttükten sonra, etrafında 2-3 parmak fazlalık kalmasına dikkat edin. Elinizin içiyle hafif ovalayarak üstünü ve yanlarını pot bırakmamaya çalışarak yapıştırın. Bir pasta ütüsü (malası) yardımıyla tüm yüzeyi ve yanları ütüler gibi hareketlerle tamamen pürüzsüzleştirin.

Son adım olarak, bir bıçak yardımıyla olabildiğince pastaya yakın şekilde kenardaki fazlalıkları kesin. Kesim yerini benim yaptığım gibi fiyonkla veya el becerinize, göz zevkinize göre dilediğiniz gibi kapatın.

Bundan sonrası, süsleme kısmı; sınır her zaman olduğu gibi, yalnızca hayal gücünüzle orantılı. 😉

 

hk-pasta4

 

* Ben buradaki gibi bir pasta çemberi kullandım. Tabanına yağlı kağıt serip, tepsiye akmasını engellemek için kenarlarını kıvırdım. Kelepçeli kalıp da kullanabilirsiniz. (Malzemelerimin neredeyse tümünü Barmar‘dan aldım.)

** Pandispanya kesiminde böyle bir dilimleyici kullandım. Tırtıklı ve keskin bir bıçak ya da ip yardımıyla da kesebilirsiniz.

*** Tarifte yazdığım hemen hemen tüm işlemleri, pastam 2 katlı olduğundan, 2 kez uyguladım, tek kat uygularsanız daha kısa sürede, yine son derece şık pastalar üretebilirsiniz.

**** Bol kremalı seviyorsanız, krema malzemelerini arttırarak daha fazla kullanabilirsiniz.

***** Şeker hamurunu evde kendiniz hazırlayabilirsiniz. Bunun için orjinal tarifler olduğu gibi, hazır paket marshmallowları eritip kullanmak da mümkün.

****** Ayrı ayrı şeker hamuru kullanmak istemezseniz, sadece beyaz rengi hazır edip, diğer renkleri gıda boyası (mutlaka jel olsun) yardımıyla elde edebilirsiniz.

******* Ve son olarak; artan pandispanya parçalarını atmayın, topkek yapımında çok işe yarıyor. 😉 Hemen kullanmak istemezseniz daha sonrası için streç filmle sarıp buzluğa kaldırabilirsiniz.

 

22 Nisan 2014
6.981 görüntüleme

yazan Özlem Pehlivan

Mis kokulu kurabiyem artık 3 yaşında 😀 Bu yıl doğum günü konseptimiz, küçük hanımın isteği üzerine; Hello Kitty oldu. Temaya son anda karar verdiği için bu doğum günü bir çok ilki de beraberinde getirdi tabii.

Bunların en başında kostüm olayımız var. 15-20 gün önce doğum günü için bayıla bayıla aldığı Tinkerbell kostümü Hello Kitty partisine uymazmış efendim, illa ki Hello Kitty olmalıymış. Hem de öyle böyle değil, etekleri kabarık olacakmış, “müceeherli” olacakmış, daha neler neler 😀 İstekleri kafamda canlandırmam, kendimi hayatımın ilk kostümünü tasarlayıp yapmama sebep oldu. 😀 Tütü için kumaş, kurdele ve renkli taşlar kullandım. Üst kısmı evdeki giysilerimizden birine, yine evdeki çantalardan birinden söktüğüm kurdeleyi dikerek tamamladım.

 

kostum

 

Hazır satılan temalarda çok fazla seçeneği olmayan bir tercih yapmış olduğumuzu araştırmalara başladığımda farkedince, genelde iş başa düştü. İnternette bulabildiğim dökümanlardan A4 boyutunda renkli çıktılar aldım işyerinde. Çilekli süt servisi için, evdeki yoğurt makinesinin küçük kavanozlarını ve pipetleri, hazırladığım çıktılarla süsledim.

Konsepte uygun olsun diye pembe kapaklı küçük su şişeleri aldım, üzerindeki etiketlerini söktüm, hazır aldığım kurdeleleri etrafına sardım.

 

sut-2

 

İlk şeker hamurlu kurabiye denemem, doğum gününe kısmet oldu. Uzun çubuklarla pişirdiğim kurabiyeleri tek tek poşetledim, kurdelelerle bağladım, evdeki minik bir saksının içine uyacak şekilde kestiğim straforlara sapladım.

 

hk-kurabiye

 

Yine ilk pasta denemesini de -biraz deli cesaretiyle- şeker hamurlu yaptım, sonucun gayet başarılı olduğunu, bolca aldığım övgülerden anladım. 😀

 

hk-pasta

 

Pastayı şekillendirirken pandispanyanın kenarlarından çıkan fazla parçaları, truff yaparak değerlendirdim.

 

toptopkek2

 

Tuzlular kısmını; kıyma, ıspanak ve patatesten oluşan üç renkli börek,

 

3luborek

 

yine çıktıları kullanarak kürdanlarla süslediğim krep kanepeler,

 

krep-kanepe2

 

yakın plan fotoğraflarını çekmeyi atladığımız garnitürlü patates salatası ve Nisa’nın yapıp getirdiği minik poğaçalarla tamamladım.

Hazır satılan Hello Kitty şekilli jelibonlardan ortaya karışık keyif tabağı hazırladım.

En güzel sürprizlerden biri de markette alışveriş yaparken, bizim için özel hazırlanmış gibi arka arkaya bulduğum aile isimlerimizin etiketli olduğu içecekler oldu 😀

 

colalar

 

Her yıl olduğu gibi yine çok keyifli, çok eğlenceli, bol lezzetli, bereketli bir doğum günü yaşadık. Emeği geçen, zaman ayırıp gelen tüm dostlara bir kez daha kocaman sevgiler…

Ve dünya güzelim, minnak kızım doğduğun gün bir kez daha kutlu olsun, iyi ki doğdun, iyi ki varsın, seni çok seviyorum… 🙂

16 Nisan 2014
8.273 görüntüleme

yazan Özlem Pehlivan

Doğduğu günden çok daha özel sanırım insanın doğurduğu gün. İşte bugün, o gün, ilk gözağrımın, hayatımda yapabildiğim en iyi ilk şeyin, kuzumun, senin doğum günün bugün. Her annenin çocuğu, kendine en özel, en güzel gelir ya, bende de durum farklı değil tabii. Çok anlar paylaştık seninle; çok güldük, çok ağladık, çok sevindik, çok üzüldük, yani herşeyi çok, yaşamı dolu dolu yaşadık. Senin şimdiki yaşının üç fazlasındaydım sen hayatıma girdiğinde. Çocuktum aslında yani, günahımla sevabımla büyüdüm ben de sen büyürken seninle birlikte, doğrularım, yanlışlarımla olgunlaştım. Hep yetmeye, yetişmeye çalıştım ama hep eksikti bir yanım, her anne gibi hep tamamlanmaya çalıştım.

Sana dair söyleyebileceğim öyle çok şeyim var ki; karşılığı yok hiçbir cümlede. Kelimeler de yetersizdir ya hep, anne yüreğinde. Sen zaten anlatmadan anlar, söylemeden bilir, yüreğinle  okursun yüreğimdekileri. Senin, benim, bizim yaşamımızda yürek olmaktan geçmiyor mu zaten herşey? O yüzden her zaman, her koşulda hep yanında, hep arkanda, hep seninle olduğumu, nefesim yettiğince de böyle olacağını bil yeter…

Seni seviyorum canımdan kopan can, seni çok seviyorum canımmm, canımın yaprakları, iyi ki geldin cennetinden çıkıp, iyi ki varsın, hep var ol olur mu?

08 Aralık 2011
3.072 görüntüleme

yazan Özlem Pehlivan

Devşirilen gömlek yakaları geldi aklıma şimdi, sebepsizce. Köşedeki bakkalın ucundan elinde filesiyle evine dönen babalar bir de… Benim, o köşeden dönen bir babamın olmaması değiştirmezdi, oynanan oyunun bitirilip eve gidilme vaktinin geldiğini. Ben, hiç o cümleyle çağırılmamış olsam da, ne kadar etkili olduğunu bilirdim çocuk dünyasında “baban geldi, çabuk eve!” diye seslenen annenin aceleciliğini. Böyle zamanlarda hep, bir gün o akşamüstü telaşının bizim eve de uğramasını beklerdim umutla. “Baban ölmemişti aslında, bizi terkedip gittiği için yalan söyledik sana, işte şu köşedeki amca baban senin” diye ölümün acısına yeğ tutulabilecek cümleler hayal ederdim hep o küçücük dünyamda. Ama o sahne, izlediğim Türk filmlerinden öte gidemedi hiçbir zaman ve hiçbir akşamüstü uğramadı bizim sokağa… Oturduğum taşın üzerinden, oyundan geriye kalan tek şey olarak gıptayla bakardım, topunu, bebeğini alıp “babalı” evlerine giden arkadaşlarımın arkasından. Topum da yoktu, bebeğim de ama en çok babamın yokluğu koyardı. Çoğu akşam sırf bu yüzden, gidip uyurdum hemen, ertesi akşamüstünün sabahına, yeni bir umuda hemen uyanabilmek için. Çorba sevmem, hiç kimse anlamaz, bilmez niye sevmediğimi. Yitirdiği kocasının ardından hemen her gece, onun en sevdiği şeyi, en sevdiği şekliyle servis yaptığı sofrasına oturmazdım, oturamazdım annemin. Yuvarlak, küçük tepsinin içine doğranan bayat ekmeklerin üstüne bolca boca edilen sıcacık tarhanalara uzak durdum hep, boğazıma dizilmesin diye lokmalar, kaşığımı daldırmadım hiç o tepsiye. Bunca yıldır hala babam kokar tarhanalar, yiyemem, hiç kimseye hiçbirşey diyemem, sızlayan burnumu gizler, “sevmem ben çorba” der, yutkunur geçerim. “Bir tek çorba değil ki, çok  yemek seçer mıymıntı”  diye kızanları da sadece gülümseyerek yanıtlamam, hepsinin bir yarası olduğunu bir tek benim bilmemdendir…

Şimdi akşamüstü yine, hala sokaklarda oynayan çocuklar ve onların ellerinde artık fileyle olmasa bile poşetle dönen babaları akşam habercisi belleyen anneler, hala tarhananın öyle yendiği evler var mıdır bilemem ama benim hala umudum var 😉

Ses Klibi: Bu ses klibini oynatabilmek için Adobe Flash Player (Version 9 veya üzeri) gereklidir. Güncel versionu indirmek için buraya tıkla Ayrıca tarayıcında JavaScript açık olmalıdır.

01 Aralık 2011
5.591 görüntüleme

yazan Özlem Pehlivan

Keyif alarak okuduğum bir yazıyı paylaşmak istedim…

Arkadaşımın kızı bir yaşına gelmişti, ‘Sen eğitimcisin, neler öğretmem gerekiyor, bazen kendimi çok çaresiz hissediyorum’ dedi. Sorusu kolaydı ama yanıtı zordu, akıl vermesi basitti ama uygulaması karmaşıktı, anlatmaya başladım:

Annelik uzun zaman alan ve günün yirmi dört saati devam eden adı ‘insan yetiştirmek’ olan bir iş. Bir kere bilmelisin ki, zaman alacak. Neye zaman harcarsan onun karşılığını alırsın. İşine zaman harcarsan işinden, eşine zaman harcarsan eşinden, çocuğuna zaman ayırırsan da ondan karşılığını alırsın.

Yapabiliyorsan, gözyaşlarını tutmamasını öğret, acı çekmeden olgunlaşamayacağını…

Kıskanmamayı öğret ona, arkadaşının başarısından mutlu olmayı, birlikte sevinçleri paylaşmayı, içinden ‘neden ben değil de o?’ demeden…

Kazanmaktan mutluluk duyup içine sindirmeyi, ama aynı zamanda kaybetmeyi öğrenmesini. Çünkü bir adım sonrasında görünüşte galip olanları gösterecek hayat ona. Her şeyin bir sonu olduğunu öğret. Sahip olduğu bütün değerlerin bir gün keyif vermeyebileceğini, kazanılan ve harcananın bir sonu olduğunu.

Gidilen yerlerin zamanla bıkkınlık verebileceğini, herşeyi tüketebileceğini, tüketemeyeceği tek şeyin bilgi olduğunu öğret.

Kitaplardan keyif almasını.

Ders çalışmak istemiyorsa zorlanmamasını , ama okumayı sevmesini öğret ona. Elbet er ya da geç alacaksın biliyorum, ama mümkün olduğunca geç al ona bilgisayarı. Ona kendisi ile kalacağı sakin zamanlar ver, sıkılmayı öğret ona, sıkılıp da kendini yönlendirmeyi bulmasını.

Doğaya götür onu, hayvanlardan korkmaması gerektiğini öğret. Arıların bizi sokmasından çok, nasıl bal yaptığını anlat. Doğanın kendi içindeki gizemini bulmasına yardımcı ol, yağmurdan sonraki toprak kokusundan keyif almasını sağla.

Soğuk kış gecesinde ateş yakmayı öğret, belki büyüdüğünde bir gece sevgilisine ateş yakar ve belki binlerce yıldızın altında birbirlerine sarılırlar, bunu öğrenmemiş diğer sevgililerin aksine…

Şartlar çok zor olsa da yalan söylememesi gerektiğini öğret ona. Kazandığı elli milyonun, piyangodan çıkan beşyüz milyardan çok daha keyifli olduğunu öğret. Alın terine saygıyı öğret ona.

Aşk acısı çekmenin hiç aşık olmamaktan daha güzel bir duygu olduğunu öğret. Kendi doğruları üzerinden kimsenin onu yargılamasına izin vermemesi gerektiğini öğret, başkalarını da kendi doğruları üzerinden yargılamamayı… Bunun başkalarını dinlememek olduğunu değil, söylenenleri kendi eleğinden geçirmesi gerektiğini öğret.

Kendi fikirlerine inanmanın güzelliklerini anlat. Hayatı sorgulamayı öğret ona…

Bilginin en büyük güç olduğunu öğret. Yapabilirse bunu en büyük fiyata satmasını, ama kalbini ve ruhunu kendisine saklaması gerektiğini öğret. Haklı olduğu konuda sonuna kadar diretmesini öğret ve haklıyken dik durmasını.

Günün birinde yaptıkları değil, yapmadıkları için pişmanlık duyabileceğini öğret.

Basit yaşaması gerektiğini öğret ona, çay içmekten keyif almayı…

‘İstemiyorum’ ‘hayır’ demeyi öğret ona, istediğinde ise ‘istiyorum’ demeyi.

Sevdiğinde ‘seni seviyorum’ diyebilmeyi öğret ona. Bir kot pantalon ve tişörtle üniversiteyi bitirmeyi öğret ona. Temiz kokmasını…

Sorgusuz sevmeyi… El yazısı ile notlar yazmayı… Lafı dolandırmamayı… Sevdiklerinin hiçbir zaman çantada keklik olmadığını, dostluğa yatırım yapması gerektiğini, kıymetini bilmeyenlerden uzaklaşmasını öğret ona.

Müziği sevmesini, sporla barışık yaşamasını.

İşlerin hiçbir zaman bitmediğini söyle ona, en yoğun zamanda bile kendine vakit ayırması gerektiğini öğret… Ama en çok da kendini sevmesini öğret… Kendini sevmezse, kimsenin onu sevmeyeceğini… Kendine çiçek almazsa, kimseden çiçek beklememesi gerektiğini… Kendine özenli yemekler yapıp sofralar kurmazsa, kimsenin onun için yemek hazırlamayacağını…

Hayatta herşeyden çok kendisinin önemli olduğunu öğret ona…

Aylin Kotil, Cumhuriyet Gazetesi

10 Ağustos 2008
2.686 görüntüleme
Sarı Çerçeve - Hediyelik Çerçeveli Posterler

Arama

Özlem Pehlivan

12 Ocak doğumlu, sevimli bir oğlak burcu kadını...

Okumayı çok seviyor. Günde 50-100 sayfa okumadan rahat edemiyor. Başucunda en az 3-4 kitap var. Okumayı sevdiği kadar yazmayı da seviyor, değer verdiği ve yüzünü güldürebilen herkese sürekli yazıyor...

Facebook Sayfası

Arşiv

tr_TRTurkish